Çekmeköy, iki kıtayı birbirine bağlayan; sosyal, iktisadi, turistik ve sanatsal dinamikleriyle sadece Türkiye’nin değil dünyanın kalbi sıfatını hak eden; yeryüzünün en büyük ve en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’un 39 ilçesinden birisidir. Aynı zamanda bu şehrin Anadolu yakasında yer alan ilçelerinden biri olarak yeşil ormanı, nefis menba suları ve son dönemde öne çıkan modern yerleşim alanlarıyla ona hayat verir. Bir anlamda mesire alanları, huzur veren atmosferi, doğal zenginliği ve bitki örtüsüyle asûde bir yaşam merkezi olarak öne çıkar.
Çekmeköy, 1994’ten beri Ümraniye’ye bağlı belde belediyelerinden biriydi. Ancak 22 Mart 2008 tarih ve 26824 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 5747 Sayılı Kanun ile ilçe vasfı kazandı. 29 Mart 2009 seçimleriyle de İstanbul’un yeni ilçeleri arasına girdi. Çekmeköy ilçe olunca daha önce ilk kademe belediyesi olarak hizmet veren Alemdağ, Taşdelen ve Ömerli’nin bu tüzel kişilikleri de sona erdirilip yeni ilçeye dahil edildi. Böylece Çekmeköy, 17 mahalle ve 4 köyden meydana gelen büyük bir ilçe oldu. Alemdağ, Aydınlar, Çamlık, Çatalmeşe, Cumhuriyet, Ekşioğlu, Güngören, Hamidiye, Kirazlıdere, Mehmet Akif, Merkez, Mimar Sinan, Nişantepe, Ömerli, Soğukpınar, Sultançiftliği ve Taşdelen mahallelerinden oluşan Çekmeköy’ün artık Reşadiye, Hüseyinli, Sırapınar ve Koçullu diye 4 köyü de bulunuyor.
Coğrafi olarak Çekmeköy, İstanbul’un Anadolu yakasındaki Alemdağ ormanlarının güney batı kesiminde bulunan Keçiağılı Tepesi yamaçlarında kuruludur. Denizden yüksekliği 100 metre olan ilçe, 48,08 (14.800 hektar) kilometrekarelik bir alana sahiptir. Nüfusu ise 2011 genel nüfus sayımına göre 183 bin 13 kişidir. Çekmeköy’ün kuzeybatısında Beykoz, kuzeydoğusunda Şile, güneybatısında Ümraniye, güneydoğusunda ise Sancaktepe ilçeleri yer alır. Çekmeköy ve civarı Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin geçiş bölgesinde bulunduğu için ılıman bir iklime sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçer. Ancak yüksek nem yüzünden sıcaklar daha sıcak, soğuklar daha soğuk hissedilir. Haziran en sıcak, Ocak en soğuk aylardır. İlçede yaşanan en uzun mevsim ise sonbahardır.
Köylerin Kuruluş Tarihleri Hakkında
İnsanlar genellikle nereden geldiklerini, atalarının kimler olduğunu, üzerinde yaşadıkları yerleşim yeri ismininin nereden geldiğini, kısacası geçmişini merak ederler. Eğer yazılı kaynaklar varsa merak edilen bu tür konulardan bazılarının cevapları rahatlıkla bulunabilir. Yerleşim yerleri, önemli görevlerde bulunmuş devlet adamları ve memurlar hakkında bilgilere ulaşmak sıradan insanlara göre daha kolaydır.
Yazılı kaynaklardan elde edilen bilgiler haricinde kulaktan kulağa aktarılan şifahi bilgiler de vardır. Ancak bunlar yazılı kaynaklardan elde edilen bilgiler kadar muteber değildir. Özellikle yerleşim yerlerinin isimleri ile ilgili bu tür şifahi malumat oldukça çoktur. Ne varki bu bilgilerin çoğunun aslı yoktur.
Bugünkü Çekmeköy ilçesini oluşturan köylerin kuruluş tarihleri ve isim kaynakları ile ilgili durum da böyledir. Sadece Reşadiye Köyü bu değerlendirmenin dışındadır. Reşadiye diğerlerine göre oldukça yakın sayılabilecek bir dönemde kurulduğu için gerek isim kaynağı, gerekse kuruluşu ile ilgili sarih bilgiler mevcuttur.
Diğer köylere gelince: Çekmeköy, Sırapınar, Hüseyinli, Ömerli, Koçullu, Alemdağ ve Sultançiftliği köylerinin kuruluş tarihleri ve isimlerinin menşei hakkında farklı ve kesin olmayan bilgiler mevcuttur. Aynı şekilde köylerin kuruluşu ile ilgili tahmini bir tarih dilimi verebilmek mümkündür. Bu köylerle ilgili bilgi elde edebileceğimiz kaynakların başında Osmanlı arşivleri ve Üsküdar’ın Osmanlı dönemine ait mahkeme kayıtları olan şeriye sicilleri gelir.
Bölge Orhan Gazi döneminde fethedilmiştir. Ancak köylerin isimlerine en erken ulaşabildiğimiz dönem Kanuni Sultan Süleyman dönemidir. Kanuni döneminde tutulan tapu tahrir kayıtlarını ihtiva eden defterlerde Çekmeköy[1], Hüseyinli[2], Sırapınar[3] ve Koçullu[4]; yine aynı döneme ait şeriye sicillerinde de bu köylerle birlikte Alemdağı[5] ve Ömerli[6] köylerinin isimleri geçer. Bu verilerden hareketle 1520’li yıllarda Çekmeköy, Hüseyinli, Sırapınar, Alemdağı, Ömerli ve Koçullu köylerinin varlığından kesin olarak söz edilebilir. Ne var ki kuruluşları ile ilgili olarak yukarıda da belirtildiği gibi kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Türklerin bölgeyi fethetmesi ve buralarda kalıcı hale gelmesiyle birlikte ve 1520 tarihinden önceki zaman dilimi yani 1400’lü yılların başı ile 1500’lü yılların başı arasında kurulmuş olduklarını kesin olarak ifade edebiliriz.
Tahrir kayıtlarının olduğu tarihlerde köyler idari bakımdan Yoros (Beykoz) kazasına bağlı olarak gözükmektedir. Yoros Kazası da Kocaeli Sancağı’na tabi idi[7]. Buna karşın köyler adli bakımdan ise Üsküdar’a bağlıydılar. Buna göre yargı merkezi olarak Üsküdar Kadılığı ile yönetim merkezi olarak Yoros Kazası (Beykoz) ve dolayısıyla Kocaeli Sancağı aynı yerleşim alanına hitap etmekteydi[8].
Tahrir kayıtlarına göre bu tarihlerde Çekmeköy toprakları, Beykoz yani o dönemdeki adıyla Yoros Kalesi’nin tımar arazisi idi. Bir başka deyişle, Çekmeköy arazisi Yoros Kalesi’ni korumakla görevli kişilerin tasarrufu altındaydı. Köylüler ekip biçtikleri araziden elde ettikleri ürünlerin vergisini köyün tımar sahibi olan Yoros Kalesi mustahfızlarına (muhafızlarına) tımar olarak veriyorlardı. 1519-1520 tarihlerinde Çekmeköy’ün tımarının Durmuş oğlu Hüseyin ile Mehmed oğlu Hamza isimli şahıslara aitti[9].
Yoros kazasına bağlı Hüseyinli Köyü’nün toprakları, Rumeli Hisarı yani o dönemdeki adıyla Boğazkesen Kalesi’nin tımar arazisi idi. Hüseyinli Köyü arazisi Boğazkesen Kalesi’ni korumakla görevli kişiler tarafından tasarruf ediliyordu. Köylüler ekip biçtikleri araziden elde ettikleri ürünlerin vergisini köyün tımar sahibi olan Boğazkesen Kalesi muhafızlarına tımar olarak veriyorlardı. 1519-1520 tarihlerinde Hüseyinli Köyü’nün tımarı Boğazkesen Kalesi muhafızlarından Abdullah oğlu Katib Hasan isimli kişiye aitti[10]. Yine 1523 tarihli Kocaeli Sancağı’na ait başka bir tapu tahrir defterinde Hüseyinli Köyü topraklarının Boğazkesen Kalesi dizdarı Rüstem oğlu Katib Mehmed ve Yusuf oğlu Mustafa’ya tımar olarak verilmişti[11].
Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait tapu tahrir kayıtlarını ihtiva eden defterlerde Sırapınar Köyü ile ilgili farklı bilgiler de bulunmaktadır. Mesela, Sırapınar Köyü’nün diğer bir adının da Ayna Hoca (Eyne Hoca/İne Hoca da olabilir) olduğu anlaşılmaktadır. Sırapınar ya da diğer adıyla Ayna Hoca Köyü bu tarihte Çeribaşı Hürmüz oğlu Mustafa isimli kişiye tımar olarak verilmiştir. Hem nüfusu hem de verdikleri vergiler dikkate alındığında Sırapınar Köyü’nün 1520’li yıllarda iktisadi ve sosyal bakımdan oldukça gelişmiş olduğu görülmekteydi[12].
Yoros Kazası’na bağlı bir köy olan Koçullu Köyü’nün gelirleri de Hüseyinli Köyü’nde olduğu gibi Mustafa oğlu Ahmed isimli başka bir Boğazkesen Kalesi muhafızına tımar olarak verilmişti[13]. Şeriye sicillerindeki bilgilere göre de Alemdağı ve Ömerli Yoros kazasına bağlı birer köy idi.
KÖY İSİMLERİNİN KAYNAĞI
Çekmeköy: Köylerin isimlerinin menşeine gelince: Bu konuda kesin bilgi olmamakla birlikte araştırmacılar tarafından bazı görüşler ileri sürülmüştür. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’nde belirtildiğine göre Çekmeköy, Fatih döneminde yedi kardeş tarafından kurulmuştu. Bu yedi kardeşten altısı eşkıyalar tarafından öldürülürken, yedincisi “çekme tetiği” diyerek kurtulmuş ve köyün adı Çekmeköy olmuştu[14]. Başka bir kaynakta da köy halkının evlád-ı fâtihândan olup çok eski bir köy olduğu belirtilir[15]. Çekmeköy ile ilgili bu iki rivayetin dışında 19. yüzyıl öncesine giden bir bilgi bulunmamaktadır.
Sırapınar: Kaynaklarda isminin nereden geldiği konusunda kesin bir bilgi yer almıyor. Ancak köyün diğer bir adının da tahrir defterlerinde Ayna Hoca olarak geçmesi Ayna Hoca isimli kişinin köyün kuruluşu ile bir ilgisinin olduğunu gösteriyor. Başlangıçta Ayna Hoca isimli kişiye köy mülk olarak verilmiş ve bu kişiye atfen de kişinin ismi Ayna olarak anılmış olabilir. Daha sonraları da köyde çok sayıda su kaynağının olması nedeniyle, adı Sırapınar olarak değiştirildiği söylenir.
Osmanlı Devleti, fetihlerde yararlılık gösteren devlet adamı, komutan ve askerlere fethedilen bölge topraklarından araziler tahsis ederdi. Temlik olunan araziler karşılıksız verildiği gibi belirli bir bedel mukabilinde de verilebilirdi[16]. Hüseyinli ve Ömerli köylerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Muhtemelen Hüseyinli Köyü Hüseyin isimli bir kişiye, Ömerli Köyü de Ömer adında bir şahsa temlik olarak verilmiş ve temlik sahiplerinden dolayı da bu isimleri almışlardı.
Koçullu: Koçullu ismi ile ilgili sarih bir bilgi mevcut değildir. Ancak isimden hareketle bir tahmin yürütmek mümkündür. Bilindiği gibi koçu eskiden kullanılan araba çeşitlerinden birine verilen addır. Bu köy halkı da arabacılık yaptığından dolayı köyün bu ismi aldığı belirtiliyor.
Menkıbeden Doğan Köy: Alemdağ: Alemdağ ile ilgili biraz daha farklı bilgiler bulunuyor. Alemdağ, bölgenin en yüksek dağlarından birisi olmasının yanı sıra, bu bölgenin Türkler tarafından fethedilmesine öncülük eden ve Alemdar olarak bilinen ünlü Türk kumandanı Tur Hasan Bey’den ismini almıştır[17]. Tur Hasan Bey’in lakabı olan “alemdar” kelimesi; bayrağı ya da sancağı taşıyan ve bir işe öncülük eden kişi anlamına gelir. Alemdağ’da medfun olan diğer adıyla Alemdar Baba bu bölgenin fethine öncülük eden, burada yaptırmış olduğu kalede Bizanslılarla savaşarak şehit olduğu rivayet edilen şahsiyettir. Bu konu menkıbelerde teferruatlı olarak işlenmiştir.
Alemdar Baba Menkıbesine göre Sultan Turasan (Tur Hasan), Danişmend Gazi’yle birlikte Halife tarafından İslam askerlerine komutan tayin edilerek gaza için görevlendirilir. Sultan Turasan gaza arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’u fethetmek üzere bir akıncı birliği ile yola çıkar. Kocaeli civarındaki pek çok yeri fethettikten sonra Alemdağ’a kadar gelir. Burada bir kale yaptırır ve Selçuklular ile Danişmendliler’in ortak bayrağı olan meşhur siyah “alem”lerini kalenin burçlarına diktirir. Bu alemlerin diktirilmesinden sonra halk arasında buradaki dağ “Alemdağ”, Tur Hasan Bey de “Alemdar Baba” adıyla anılmaya başlar. Bu menkıbede de görüldüğü gibi, Alemdar Baba (Tur Hasan Bey) Çekmeköy bölgesinin fethedilmesinde kahramanlığı ile destanlaşmış bir kumandan idi. Halkın zihinlerinde de bir eren, şeyh, veli ve bir şehit olarak derin izler bırakmıştı. Bundan dolayı Türk halkı, bu değerli şahsın ismini köylerine vermişti[18].
Osmanlı belgelerinde ise burası Alemdağı olarak geçiyor. Fakat Cumhuriyet döneminde bir süre Alemdar olarak kullanılır. Daha sonra hem buradaki sakinlerden hem de kamuoyu ve basından22 gelen eleştiriler üzerine Alemdar ismi, 23 Aralık 2005 tarihli ve 26032 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren kararla tekrar Alemdağ’a dönüştürülür[19].
Laz Köyü’nden Reşadiye’ye: Reşadiye Köyü’nün hem kuruluşu, hem de isminin menşei çok açık belgelere dayanır. Çünkü Reşadiye’nin kuruluşu diğer köylere göre oldukça geç bir dönemde oldu. Köy adını, dönemin Osmanlı Sultanı Mehmet Reşad’dan alıyordu.
Tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Hopa ve civarı Ruslar tarafından işgale uğramıştı. İşgalle birlikte Müslüman köylerinde Ruslar’ın zulüm, tehdit ve baskıları da arttı. Bunlara dayanamayacak duruma gelen pek çok insan evini, mallarını, köylerini terk edip İstanbul’a hicret etti. Kısa bir süre İstanbul’un çeşitli yerlerinde ikamet ettirildiler. Daha sonra Alemdağ bölgesinde bulunan Hazine-i Hassa çiftliklerinde iki ayrı mahalleye geçici olarak yerleştirildiler[20]. Bunlara Hopa muhacirleri, Gürcü muhacirler, Laz muhacirler ve Batum muhacirleri denildi.
Köyün resmi olmayan ilk ismi Laz Köyü idi. Bunların geldiği dönemde Sultan II. Abdülhamid tahtta olduğu için köye önce Hamidiye ismi verilmek istenmiş25 ve yapılan girişimler sonucu Şura-yı Devlet kararıyla 26 Şubat 1889 tarihinde Hamidiye Köyü olarak karar çıkmıştı. Ancak bunun için padişah iradesi alınamadığından resmiyet kazanamadı. II. Abdülhamid’den sonra Osmanlı tahtına geçen Sultan Mehmed Reşad döneminde buradaki muhacirlerin girişimleri sonucu, 30 Aralık 1911 tarihli padişah iradesiyle köyün adı Reşadiye oldu.