trenfrderu
 
 
 

Sarıyer Belediyesi

  • Tel.: 444 1 722
  • Adres: Pınar Mahallesi Günyüzü Sokak No:2 Sarıyer
  • Şehir: İstanbul

E-Belge Sorgu Borç Sorgulama Kent Rehberi İmar Durumu SANAL TUR


ÇAĞRI MERKEZİ
444 1 722

 

Loading...
Boğaz’daki en eski yerleşim bölgelerinden biri olan semtin ismi antik çağda “Simas” olarak geçer. Tarihsel süreç içinde “Kutsal Ana”, bazı kaynaklarda da “Kutlu/Güzel Akarsu” veya “Kutlu/Güzel Su” anlamında kullanılan “Simas” isminin yanı sıra “Skletrinas”, “Saron” ve Bizans döneminde “Limas” isimleri de kullanılır. Ancak Osmanlı dönemi başlarına dek yaygın olarak “Simas” ismi kullanılmıştır.

“Simas” isminin “Sarıyer” ismine dönüşmesi hakkında kesin bir bilgi bulunmazken çeşitli söylenceler bulunmaktadır. Bu söylencelerden biri “Sarıyer” isminin, İstanbul’un fethi sırasında ölen “Sarı Er” lakaplı bir yeniçeriden alınmış olduğuna dayanan söylencedir. Buna göre semtte türbesi bulunan “Sarı Er” zaman içinde “Sarı Baba” ismiyle anılmaya başlar… Söylencelerden bir diğeri de “Sarıyer” isminin bir zamanlar Maden Mahallesi çevresinde altın ve bakır madenlerinin çıkarıldığı sarı renkli yarlardan aldığı ve semtin isminin önce “Sarı Yar”, sonra “Sarı Yeri” ve nihayet “Sarıyer” olarak anılmaya başladığına inanılan söylencedir…

Bizans döneminin sonuna dek esas yerleşim merkezleri arasında ismi sayılmayan Sarıyer, eski çağlarda daha çok boş arazi ve tepeleri ile bilinir. Bizans İmparatorluğu döneminde semt, kıyı kesimlerinde ayazma, kilise ve limanı bulunan birkaç hanelik köylerin bulunduğu az sayıda yerleşim merkezi ile anılır. Bu küçük köyler eski çağlardan başlayarak balıkçılıkla geçinmekteydi. İstanbul’un fethinden sonra Anadolu ve Adalar’dan getirilen göçmenlerin iskân edildiği Sarıyer köyleri zaman içinde inşa edilen liman, cami, hamam, çeşme, konak ve sahilhaneler ile gelişmeye, büyümeye başlar.

Evliya Çelebi, Seyahatname isimli eserinde 17. Yüzyılda gelişmiş köylerin bulunduğu Sarıyer’i bin kadar bağlı, bahçeli ve mamur haneli bir semt olarak anlatır. İki mahallede Müslümanların, yedi mahallede de Hristiyanların yaşadığı Sarıyer’de Müslüman halkın bağcılıkla, Hristiyan halkın da balıkçılıkla geçimini sağladığını belirtir.

18. yüzyıldan başlayarak Boğaz’a Karadeniz’den gelebilecek saldırılara karşı savunma mevzileri oluşturulmaya başlanır. I. Abdülhamid’in yaptırdığı Delice Tabya ve III. Selim’in kurdurduğu tahkimatlar bu dönemde inşa edilir. Saray çevresinin yalı ve konaklarının yer almaya başladığı bu dönemde Sarıyer köylerine gayrimüslim ailelerin iskânına izin verilir. 19. yüzyılda Trakya köylerinden fes ve şayak boyama ustaları, bu sanatı öğretmeleri için İstanbul’a getirilerek bugün Boyacıköy ismini taşıyan Baltalimanı ile Emirgan arasına yerleştirilir. 1877 ile 1888 yılları arasında yapılan, “93 Harbi” olarak da bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Balkanlar’dan ve Karadeniz’den göçenler ile Sarıyer nüfusu giderek büyümeye başlar.

19. yüzyıla kadar II. Selim (1566-1574), IV. Murad (1623-1640), Sarıyer’de av köşkü bulunan IV. Mehmed (1648-1687), III. Selim (1789-1807) gibi padişahların kışları avlanmak, yazları da dinlence için gittiği Sarıyer, Fındık, Çırçır, Hünkâr, Kestane suları gibi kaynak suları ve koruları ile İstanbul’un mesire yeri olma özelliğini sürdürür.

Dönemin yazılı kaynaklarında gayrimüslimlerin yalıları, köşkleri ve bahçeleri ile birlikte eğlence ve sayfiye yeri olarak da anılır. Bu yüzyılda merkezi Pera’da (Beyoğlu) olan büyükelçiliklerin yazlık sefaretlerinin büyük bir kısmının Sarıyer İlçesi sınırlarına inşa edilmesi, Şirket-i Hayriye’nin vapur seferlerinin başlaması ile birlikte İstanbulluların mesire yerlerine, kaynak sularına ziyaretleri bölgenin ünlenmesine neden olur.

20. yüzyılda birbiri ardına gelen I. ve II. Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı, İstanbul’a göçlerin yaşanmasına neden olur. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Sarıyer merkez ve köylerinde Müslüman nüfus artarken, gayrimüslim nüfus hızla azalır.

Sarıyer’in Boğaz kıyalarındaki semtleri 1960’lara kadar daha çok yazın kalabalıklaşan bir sayfiye yeri iken, kara yollarının yapılması ve sahil yolunun genişletilmesiyle birlikte yapılaşma hızla artmaya başlar.

Uzun yıllar boyunca bir Boğaz köyü özelliğini koruyan, yazın plaj ve gazinoları ile özellikle hafta sonları mesire yeri olarak seçilen su kaynakları ile ünlenen Sarıyer, hızla değişime uğrayarak bu özelliklerini kısmen kaybeder. Kıyı bölgelerine lüks konutlar, sırtlara ise gecekondu mahalleleri inşa edilir.

1975 tarihli Boğaziçi Yasası öngörünüm bölgesini korumaya çalışmışsa da kontrolsüz büyüme önlenemez. 1980’lerde yeni yolların yapımıyla artık İstanbul’a çok yakın olan köylere doğa ile iç içe yaşamak için yerleşenlerle birlikte Sarıyer’in konut yapısı ve doğal görünümü değişir.
Okunma 1907 defa

Sosyal

Yorum eklemek için giriş yapın